30 Haziran 2014 Pazartesi

I LOVE INSTAGRAM I HATE MONDAYS *43*

Yine bir Pazartesi'den daha merhaba herkese! Gördüğünüz gibi tatilde değilim ve çalışıyorum. Bu da demektir ki bu güzel havalarda çalışarak çoktan pazartesi sendromunun dibine vurdum. Eğer sizde benimle aynı durumdaysanız merak etmeyin, iyice depresif bir moda sokmayacağım sizi. Onun yerine içinizi aydınlatacak şirin bir fotoğraf seçtim bugün için.
Haftasonundan kalma bu tatlı fotoğraf Akasya Avm'de yer alan Fransanın en ünlü cafe&şarküteri markası olan Fauchon'da çekildi. Yakın zamanda gidip Fransa'dakini de göreceğim ama onu fotoğraflayana kadar bununla yetinmek zorundayız :) Hepinize fotoğraftaki pembe renk edasında bir gün diliyorum. Mutlu haftalar...

BAŞIMIZA GELEBİLECEKLERİN SORUMLUSU KİM?

Evet bu yazı hiç de blog formatıma uymuyor farkındayım. Evet böyle ciddi konuları bloguma pek yazmıyorum bunun da farkındayım. Ama 2-3 gündür kafamı bolca kurcalayan bir soru bu. Başıma gelebileceklerin sorumlusu kim?
Yaşadıklarımı size kısaca anlatayım. Kadıköy'ün göbeğinde gayet merkezi bir sokakta Cumartesi öğleden sonran kurstan gelmiş evde oturuyorduk. Malum havalar sıcak, pencereler açık televizyon izliyor sohbet ediyorduk. Bu arada birkaç kere cılız acılı köpek havlamaları duydum. Açıkçası önce köpekler dalaşıyorlar sandım ve pek umursamadım ta ki vurma sesleri duyana kadar! Cama gidip baktığımda 30 yaşlarında bir adamın elindeki rulo gazete kağıdıyla seri şekilde yavru bir köpeğin kafasına vurup durduğunu gördüm. Gazete deyip geçmeyin hayvancağıza o kadar hızlı ve sert vuruyordu ki hayvan yerinden kalkamadı bir süre.
1-2 adım atıp köpeğe gel diyor gelmeyince geri dönüp yeniden vurmaya başlıyordu ki artık dayanamadık ve erkek arkadaşımla ikimiz cama çıkıp adama bağırmaya başladık. Biz adama ne yaptığını sanıyorsun sen, vuramazsın hayvana dedikçe adam bize sana ne, sen ne karışıyorsun, sana mı vuruyorum diyordu. Bir kaç duyarlı komşu da bizden cesaret alıp cama çıkıp bağırmaya başladılar. Bu arada karşı apartmanımızdaki bey iyice sinirlendi ve köpeğini döven adama bekle orada polisi arıyorum dedi. Bunun üzerine bu şahıs "Ara hadi ara, polisten mi korkacağım?" diyerek aynı zamanda bizi de tehdit etmeye başladı. İnin aşağı hesaplaşalım bakalım derdiniz neymiş gibi cümlelerle tam bir maganda olduğunu belli etti. Bunun üzerine ben, erkek arkadaşım ve karşı apartman komşumuz polisi aradık. İlginçlik burada başlıyor. 
Bir kere bir olay olduğunda 155'i aradığınızda en az 3 dakika hatta bekliyorsunuz. Yani o anda adam benim kapıma elinde silahla dayanmış olsaydı bırakın polisin gelmesini, daha ben 155'e bağlanamadan ölmüş olacaktım! 3 dakika kadar hatta bekledikten sonra polise ulaştım, durumu anlattım, adamın bizi tehdit ettiğini ilettim ve adresi verdim. Hattaki polis ekibi yönlendirdiğini söyledi. Telefonu kapattık ve beklemeye koyulduk. Aynı sokaktan, aynı olay için 3 farklı kişi olarak aramamıza rağmen sizce polis geldi mi? Normal şartlarda ve gelişmekte olan ülkelerde bile bu tip durumlarda ekip gelmeli değil mi? Ekip gelmedi malesef. Köpeğini döven adam apartman kapılarımıza dayanıp kabadayılık yaparak, küfürler ederek, daha sonra uzak bir kenardan apartmanımızı gözetleyerek bizi tüm gün tehdit altında tuttu. Bir süre sonra erkek arkadaşım evden ayrılıp hemen sokağımızın bir sokak yanındaki karakola gitti, durumu anlattı. Aynı olay için bir de karakoldaki görevli polislerden biri 155'i aradı ve ekip istedi. Hadi biz aradığımızda gelmedi diyelim ki ekip, bu sefer polis polisi aradığına göre mutlaka ekip gelmeli değil mi? Hayır tabiki burası Türkiye. Ekip yine gelmedi.
Anladığınız üzere Cumartesi günümüz bir şekilde polisin mahallemize teşrif etmesini bekleyerek geçti. Nafile bir bekleyişti ama umut dünyası... Bugün de tipik haftasonu gezintisi ve sinema dönüşünde Cumartesi günü uğradığımız yan sokaktaki karakola uğrayalım dedik. Bir kere karakollara kapıda nöbet tutan polise hesap vermeden giremiyorsunuz. Yani kapıdaki memuru ikna edemezseniz içeriye girip yetkili bir memur ile görüşme şansınız yok. Erkek arkadaşımla gittik ve kapıdaki memura 1 gün önce olanları anlatıyorduk. Normal ve haklı olarak erkek arkadaşım durumu anlattıktan sonra kazandığımız her kuruştan vergi veriyoruz bu devlete. Başımıza iş geliyor polisi arıyoruz gelmiyor, iş mi bu? deyince kapıda nöbet tutmakla görevli polis çocuk azarlar gibi, o vergiyi biz de veriyoruz, o zaman git derdini devlete anlat. Vergiyi ona veriyorsun dedi. Sanıyorum kendisini devlet memuru değil de kilimcinin kör oğlu falan sanıyor. 155'i şikayet etmek istediğimi söylediğimde ise git İçişleri Bakanlığına şikayet et, bizim yapacağımız bir şey yok diyip bizi kibarca(!) kovaladı.
Şimdi tüm olanların üstüne bu soruyu sormakta haksız mıyım? Başıma gelebileceklerin sorumlusu kim? Eğer 155 Polis İmdat'ı (!) aradığımda sadece bağlanmak için 3 dakika bekliyorsam, daha sonra olay ne kadar ciddi olursa olsun gelen giden olmuyorsa, can güvenliğimizi sağlamak için ne yapacağız? Polisin tüm yetki alanlarında görev yapması için kendi özel güvenliğimizi mi tutmalıyız? Yoksa devletin başlıca görevi vatandaşlarının can güvenliğini sağlamak mıdır?

27 Haziran 2014 Cuma

GÜNÜN SANATÇISI #24#

Mis gibi, sıcak bir yaz gününden, Cuma gününden günaydın herkese. Hem Cuma hem yaz gelmiş insan daha ister ki? Tabiki Günün Sanatçısı'nı öğrenmek ister :) O zaman hemen anlatayım. Bugünün sanatçısı bronz heykelleriyle ünlü John Lopez. Güney Dakota'da bir çiftlikte büyüyen John aile kabristanının çevresine bir çit yapmak için yola çıkmış fakat geldiği nokta hurda metallerden bu muhteşem heykellere dönüşmüş.








Benim favorim 5. sıradaki gümüş rengi at heykeli oldu. Gerçekten çok heybetli ve aynı zamanda çok estetik. Bu gerçek bir yetenek. Hem görsel show hem de hurdalar için bir nevi geri dönüşüm. Hepsini çok sevdim. Hepinize mutlu hafta sonları...

25 Haziran 2014 Çarşamba

YAPMACIK KAZALAR

İtalyan fotoğrafçı Sandro Giordoan kendi kişisel deneyimlerinden yola çıkarak yapmacık ve komik kaza kompozisyonları düzenlemiş. Her ne kadar fotoğraflara bakarken bu kadar da olmaz desem de hepsi gerçek hayattan esinlenerek uygulanmış.












Çok komik ve kurgusal açıdan çok başarılı buldum fotoğrafları. Favorim de tenis kortundaki oldu :) Komik de olsa kazalardan uzak olmamız dileğiyle :)

23 Haziran 2014 Pazartesi

I LOVE INSTAGRAM I HATE MONDAYS *42*

Bu yazı dizisine başladığımdan beri geçen 42. Pazartesi'den herkese günaydın :) Hava güzelse ve bütün arkadaşlarınız tatildeyken siz çalışıyorsanız üzülmeyin yalnız değilsiniz :) Size söyleyebileceğim tek şey anlıyorum sizi ve bu günler de geçecek olacaktır. Bugünün fotoğrafına bakalım da birazcık hayatımız renklensin.
Biz bu haftasonu dertsiz başımıza dert açmak isteyip Brisith Culture Kadıköy şubesinde IELTS özel dersine başladık :) Hedefim 7 almak. Orta seviyedeki ingilizcemle bu puanı alabilecek miyim bilmiyorum ama konu ne olursa olsun bir şeyler öğrenmek hoşuma gidiyor. Bu şeker görünümlü cam satranç takımı da kursun kafesinden. Görür görmez bayıldık gerçekten şeker gibiler, insanın içinden ısırmak geliyor. Bugün bu yazıyı okuyan herkesin günü bu taşlar gibi renkli olsun. Mutlu haftalar...

20 Haziran 2014 Cuma

NARECZA'YI DUYMAYAN KALDI MI?

Online kozmetik alışverişi denildiğinde akla ilk gelen isim olan Narecza ile karşınızdayım bugün. Ağız-diş sağlığından, diyet ve zayıflama ürünlerine, Medikal ürünlerden saç bakımına, parfümden güneş koruyuculara kadar aradığınız her şeyi Narecza'da bulabilirsiniz. Yüzlerce markayı inceleyebilir, ihtiyaç duyduğunuz ürünü online olarak alabilir ve fırsatlardan yararlanabilirsiniz. Giriş sayfasında yer alan yönlendirmeleri takip ederek İndirimli ürünlere, Hediyeli ürünlere yada Fırsat ürünlerine kolayca ulaşabilirsiniz. Yenilenen tasarımıyla aradığınız her ürüne daha kolay ulaşmanızı da sağlıyor Narecza. 
Cilt bakım ürünlerinde öncü ve Türk kadınları tarafından da çok fazla tercih edilen Dr. Murad, Nem ihtiyacı olan ciltler üzerinde büyük etkisi olan nemlendirici krem markası Neostrata, 1930 yılından beri satılan cilt bakım ürünlerinden Ducray ve içeriğindeki özel bileşenler sayesinde kısa bir sürede cildinize nüfuz edip pürüzsüzlük sağlayan DDF ürünlerine de Narecza'dan ulaşabilirsiniz. Detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilir, kaliteli online alışverişin keyfine varabilirsiniz...

GÜNÜN SANATÇISI #23#

Günün Sanatçısı yazılarını daha bir çok seviyorum. Neden? Çünkü haftanın son iş gününde yayınlıyorum. Bu da demektir ki önümüzde 2 uzun gün var dilediğimizi yapmak için. Yorumlarınız sayesinde artık "Günün Sanatçısı" yazılarını takip edenler olduğunu da biliyorum ve her zaman yorumlarınızı bekliyorum. Bugünün sanatçısı bizi çoooook uzaklara götürecek. Her zaman gitmek istediğim, erkek arkadaşımı bir türlü ikna edemediğim yere: Kenya'ya. Bugünün sanatçısı rehber ve aynı zamanda vahşi yaşam fotoğrafçısı Paul Goldstein Masai Mara. Dramatik ışık ve renklerle dolu gün doğumu ve gün batımı fotoğraflarıyla Paul fotoğraflarını gören herkesi etkiliyordur mutlaka. Bakalım sizde aynı fikirde olacak mısınız?









Işığa renklere ve açılara bayıldım ben ve bir kere daha görmek istedim Kenya'yı. Siz ne düşünüyorsunuz?

18 Haziran 2014 Çarşamba

MAKYAJ TELEVİZYONU MU?


Mutlaka duyanlarınız vardır fakat duymadıysanız da şaşırmayın, evet Makyaj Televizyonu! İsminden anlayacağınız üzere makyaj, moda, cilt ve saç bakımı gibi güzellik hakkında her türlü bilgiye videolar aracılığıyla ulaşabileceğimiz bir site bu. Çoğumuz güzellik ve bakım hakkında bazı bilgilere sahip olsak da Makyaj Televizyonu bize uygulama aşamasında kolaylık sağlayacak tüyolar da veriyor. Örneğin siz de benim gibi saçlarıyla başı belada olan biriyseniz;

Saçınızı maşa ile nasıl şekle sokabileceğinizi;
http://www.makyajtelevizyonu.com/yandan-masali-sac-modelleri.html

Saç rengininizi seçerken nelere dikkat edeceğinizi;

Kolayca topuz yapmanın yollarını öğrenebilir;

Ve en özel gününüzde saçınıza hangi modeli uygulatacağınıza;

Kolayca karar verebilirsiniz. İzlediğinizde farkedeceksiniz ki "İngilizce bilmiyorum videoları izlesem de anlayamam" diye düşünmeyin. Tüm videolar Türkçe altyazı olarak yayınlanıyor. Elinizin altında böyle geniş bir bilgi platformu olması büyük lütuf. Eğer ihtiyacınız olan bilgi yukarıdakiler değilse de üzülmeyin. Sitede mutlaka sizin de işinize yarayacak bilgiler vardır. Tıklayın buna siz karar verin!

16 Haziran 2014 Pazartesi

I LOVE INSTAGRAM I HATE MONDAYS *41*

Muhteşem sıcak bir haftasonundan sonra yine sıkıcı baygın bir Pazartesi ile karşı karşıyayız. Neyse ki benim için şu saate kadar çabuk geçti gün sanırım hemen geliverecek mesai sonu :) Kendim de pek inanmadım ama dileğim bu yönde en azından :) 
Bugünün Instagram fotoğrafı Moda İskelesinden. Sıcaktan bayıldığımız anlarda ilk kaçış noktamız burası. Hava ne kadar sıcak olursa olsun o kadar güzel esiyor ki... Hatta Pazar günü o sıcak havaya rağmen o kadar güzel esti ki şemsiyeler denize uçtu! Ufak bir atraksiyon yaşadık anlayacağınız :) Sizin haftasonunuz nasıl geçti? Bu sıcak havalarda kurtuluşu nerede arıyorsunuz? Nerelere gidiyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum. Yazılarımı okuyan var mı yok mu bilmeye ihtiyacım var. Bu nedenle yorumlarınız beni çok mutlu eder. Mutlu bir hafta geçirmeniz dileğiyle...

13 Haziran 2014 Cuma

GÜNÜN SANATÇISI #22#

Yine bir cuma ve yine geldi haftasonu. Bu haftasonu havanın güzel olacağını umuyor ve hemen Günün Sanatçısı'na geçiyorum. Bugünün sanatçısı Louisina'lı Frank Relle. New Orleans'a gitmemiş olsak da hepimiz isim olarak biliyoruz değil mi? Sanatçı şehrin tarih ve gizem kokan büyülü havasını fotoğraflarına yansıtmış ve şahsen benim içinde ziyaret isteği oluşturdu.












Ben sanatçının fotoğraflarını yansıtmak istediği gibi "gizemli" buldum. Diğer çalışmalarına da göz atmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz. Geçmiş Günün Sanatçısı yazıları içinse buraya lütfen. Şimdiden hepinize mutlu haftasonları...