Evet bu yazı hiç de blog formatıma uymuyor farkındayım. Evet böyle ciddi konuları bloguma pek yazmıyorum bunun da farkındayım. Ama 2-3 gündür kafamı bolca kurcalayan bir soru bu. Başıma gelebileceklerin sorumlusu kim?
Yaşadıklarımı size kısaca anlatayım. Kadıköy'ün göbeğinde gayet merkezi bir sokakta Cumartesi öğleden sonran kurstan gelmiş evde oturuyorduk. Malum havalar sıcak, pencereler açık televizyon izliyor sohbet ediyorduk. Bu arada birkaç kere cılız acılı köpek havlamaları duydum. Açıkçası önce köpekler dalaşıyorlar sandım ve pek umursamadım ta ki vurma sesleri duyana kadar! Cama gidip baktığımda 30 yaşlarında bir adamın elindeki rulo gazete kağıdıyla seri şekilde yavru bir köpeğin kafasına vurup durduğunu gördüm. Gazete deyip geçmeyin hayvancağıza o kadar hızlı ve sert vuruyordu ki hayvan yerinden kalkamadı bir süre.
Yaşadıklarımı size kısaca anlatayım. Kadıköy'ün göbeğinde gayet merkezi bir sokakta Cumartesi öğleden sonran kurstan gelmiş evde oturuyorduk. Malum havalar sıcak, pencereler açık televizyon izliyor sohbet ediyorduk. Bu arada birkaç kere cılız acılı köpek havlamaları duydum. Açıkçası önce köpekler dalaşıyorlar sandım ve pek umursamadım ta ki vurma sesleri duyana kadar! Cama gidip baktığımda 30 yaşlarında bir adamın elindeki rulo gazete kağıdıyla seri şekilde yavru bir köpeğin kafasına vurup durduğunu gördüm. Gazete deyip geçmeyin hayvancağıza o kadar hızlı ve sert vuruyordu ki hayvan yerinden kalkamadı bir süre.
1-2 adım atıp köpeğe gel diyor gelmeyince geri dönüp yeniden vurmaya başlıyordu ki artık dayanamadık ve erkek arkadaşımla ikimiz cama çıkıp adama bağırmaya başladık. Biz adama ne yaptığını sanıyorsun sen, vuramazsın hayvana dedikçe adam bize sana ne, sen ne karışıyorsun, sana mı vuruyorum diyordu. Bir kaç duyarlı komşu da bizden cesaret alıp cama çıkıp bağırmaya başladılar. Bu arada karşı apartmanımızdaki bey iyice sinirlendi ve köpeğini döven adama bekle orada polisi arıyorum dedi. Bunun üzerine bu şahıs "Ara hadi ara, polisten mi korkacağım?" diyerek aynı zamanda bizi de tehdit etmeye başladı. İnin aşağı hesaplaşalım bakalım derdiniz neymiş gibi cümlelerle tam bir maganda olduğunu belli etti. Bunun üzerine ben, erkek arkadaşım ve karşı apartman komşumuz polisi aradık. İlginçlik burada başlıyor.
Bir kere bir olay olduğunda 155'i aradığınızda en az 3 dakika hatta bekliyorsunuz. Yani o anda adam benim kapıma elinde silahla dayanmış olsaydı bırakın polisin gelmesini, daha ben 155'e bağlanamadan ölmüş olacaktım! 3 dakika kadar hatta bekledikten sonra polise ulaştım, durumu anlattım, adamın bizi tehdit ettiğini ilettim ve adresi verdim. Hattaki polis ekibi yönlendirdiğini söyledi. Telefonu kapattık ve beklemeye koyulduk. Aynı sokaktan, aynı olay için 3 farklı kişi olarak aramamıza rağmen sizce polis geldi mi? Normal şartlarda ve gelişmekte olan ülkelerde bile bu tip durumlarda ekip gelmeli değil mi? Ekip gelmedi malesef. Köpeğini döven adam apartman kapılarımıza dayanıp kabadayılık yaparak, küfürler ederek, daha sonra uzak bir kenardan apartmanımızı gözetleyerek bizi tüm gün tehdit altında tuttu. Bir süre sonra erkek arkadaşım evden ayrılıp hemen sokağımızın bir sokak yanındaki karakola gitti, durumu anlattı. Aynı olay için bir de karakoldaki görevli polislerden biri 155'i aradı ve ekip istedi. Hadi biz aradığımızda gelmedi diyelim ki ekip, bu sefer polis polisi aradığına göre mutlaka ekip gelmeli değil mi? Hayır tabiki burası Türkiye. Ekip yine gelmedi.
Anladığınız üzere Cumartesi günümüz bir şekilde polisin mahallemize teşrif etmesini bekleyerek geçti. Nafile bir bekleyişti ama umut dünyası... Bugün de tipik haftasonu gezintisi ve sinema dönüşünde Cumartesi günü uğradığımız yan sokaktaki karakola uğrayalım dedik. Bir kere karakollara kapıda nöbet tutan polise hesap vermeden giremiyorsunuz. Yani kapıdaki memuru ikna edemezseniz içeriye girip yetkili bir memur ile görüşme şansınız yok. Erkek arkadaşımla gittik ve kapıdaki memura 1 gün önce olanları anlatıyorduk. Normal ve haklı olarak erkek arkadaşım durumu anlattıktan sonra kazandığımız her kuruştan vergi veriyoruz bu devlete. Başımıza iş geliyor polisi arıyoruz gelmiyor, iş mi bu? deyince kapıda nöbet tutmakla görevli polis çocuk azarlar gibi, o vergiyi biz de veriyoruz, o zaman git derdini devlete anlat. Vergiyi ona veriyorsun dedi. Sanıyorum kendisini devlet memuru değil de kilimcinin kör oğlu falan sanıyor. 155'i şikayet etmek istediğimi söylediğimde ise git İçişleri Bakanlığına şikayet et, bizim yapacağımız bir şey yok diyip bizi kibarca(!) kovaladı.
Şimdi tüm olanların üstüne bu soruyu sormakta haksız mıyım? Başıma gelebileceklerin sorumlusu kim? Eğer 155 Polis İmdat'ı (!) aradığımda sadece bağlanmak için 3 dakika bekliyorsam, daha sonra olay ne kadar ciddi olursa olsun gelen giden olmuyorsa, can güvenliğimizi sağlamak için ne yapacağız? Polisin tüm yetki alanlarında görev yapması için kendi özel güvenliğimizi mi tutmalıyız? Yoksa devletin başlıca görevi vatandaşlarının can güvenliğini sağlamak mıdır?
3 sene kadar önce çeşitli olaylarla karşılaştığım için çok yakın aralıklarla ben de polisi aramıştım.
YanıtlaSilVe çok çabuk bağlanmıştım.
İkisinde ekip geldi, ilgilendi.
O zamandan bu zaman belki sistemleri değişti yada bu kadar kolay biçimde bağlanmayı kötüye kullanan, hattı boş yere meşgul edenler oldu, bilemiyorum.
Ama bu durumu BİMER üzerinden İç İşleri Bakanlığı'na iletin bence.
İlla ki bir dönüş yapacaklardır size.
Hiçbir işe yarayacağına gerçekten inanmıyorum ama Bimer'e yine de başvuru açtım. Teşekkürler
SilCevabı bizimle de paylaşsanız ne iyi olur:)
YanıtlaSilDediğim gibi dönüş yapacaklarını sanmıyorum ama bir cevap gelirse paylaşırım tabiki.
SilGeçenlerde komşularda kavga çıkmıştı,155'i aradığımda çok kibar birisi yanıtlamış ve 2-3 dakika sonra da hemen gelmişlerdi. Maalesef hizmet kalitesinde standartlar yok ülkemizde, bana iyi polis denk gelmiş; sana kötüsü..
YanıtlaSilDoğrusu ne cevap vereceklerini çok merak ediyorum..
Daha önceden de aradık ve gelmedi polis. Telefonu açan polisin kibarlığına diyecek bir şey yok çünkü kibarlığının bana bir faydası yok malesef.
Sil