29 Ekim 2014 Çarşamba

GONE GIRL

Madem Cumhuriyet Bayramı tatilini fırsat bilip 5 günlük bir tatil yaptık, neden sinemaya gitmeyelim değil mi? Geçtiğimiz hafta gitmek isteyip de benim rahatsızlığım yüzünden gidemediğimiz Gone Girl filmine, Akasya AVM'den ancak en ön sıradan sıra bulabildik son dakika.
Öncelikle filmin etkileyici IMDB puanından bahsetmek istiyorum. Bence Seven ve Fight Club gibi kült David Fincher filmlerinin yanından bile geçmiyor ve aldığı 8,5lik puanın nedeni vizyona henüz girmiş olması diye düşünüyorum. Seven filminin 8,7 Fight Club'ın 8,9 aldığı bir sistemde Gone Girl'ün 8,5 alması imkansız :)
Film hakkındaki yorumlarım şöyle: bu film Fincher'ın bir kere izleyip iyi zaman geçireceğiniz filmlerinden. Heyecanlı başlayan, heyecanlı devam eden, gerilim yaratan ve sürükleyen bir film. Filmi bir kere de çözüyorsunuz ve bir daha da izleme gereksinimi duymayacaksınız muhtemelen. Ben kitap uyarlaması filmleri seven bir insan değilim açıkcası. Gone Girl filmi biliyorsunuz ki Gillian Flynn'ın bestseller kitabından uyarlama. Eminim kitap filmden daha iyidir ama uyarlama konusunda çok da başarısız diyemeyiz film için.
Yönetmenin diğer filmleri arasında her ne kadar sönük kalsa da sürükleyici yapısı ve etkileyici konusuyla mutlaka bir şansı hakediyor film. Şu zamanlarda Türk filmlerinin artmasıyla birlikte vizyonda gösterim şansını yavan yavaş kaybeden filmin son seanslarına yetişmenizi öneririm. İyi seyirler...

20 Ekim 2014 Pazartesi

MİDAS'IN KULAKLARI

Geçen hafta Londra tatilimizden önce biletlerini satın aldığımız ve merakla beklediğim Midas'ın Kulakları operasına gittik. Kadıköy'lü olmanın mutluluğuna varmak için Süreyya Operası başlı başına bir neden. Dünyadaki örnekleri yanında küçük kalsa da çok ama çok sevdiğim bir mekan.
Midas'ın Kulakları için salon neredeyse tamamen dolu idi. Eserin konusu eşek kulaklarıyla ünlü Midas tabiki :) Güneş Tanrısı Apollon ile Doğa Tanrısı Pan'ın aralarındaki yarışa Frigya Kralı Midas'ı yargıç seçmeleriyle başlar olaylar. Yargıç Midas, Apollon'u küçük düşürmek için galibi Pan ilan edince Apollon sinirlenir ve Midas'ın Kulaklarını eşek kulaklarına çevirir. Midas'ın uzun süre sakladığı bu sırrı bir gün ortaya çıkar ve işler değişmeye başlar.
Yücel Erten'in sahneye koyduğu oyun heybetli ve başarılıydı bence. Kadronun kalabalık olması sahneyi doldurmakta yararlı olduğu kadar halkın çok sesliliği bakımından da anlatıcı oldu. Her rolüm ve oyuncunun kostümü ayrı ayrı özenli ve gösterişliydi. Benim favori karakterim hem mitolojiden duyduğum ilgi hem de kostüm ve oyunculuğu ile Pan oldu. Pan ve keçilerin dansı hayran bıraktı izleyenleri.
 
Oyun bittiğinde izleyiciden çılgınca ve bitmek bilmeyen bir alkış tufanı koptu :) Bence oyun her alkışı teker teker haketti. Sanıyorum sadece 3 oyunları kaldı ve pek de bilet kalmadı fakat bilet bulabilirseniz mutlaka gidin derim. Sevgi ve sanatla kalın...

17 Ekim 2014 Cuma

GÜNÜN SANATÇISI #33#

Haftanın son iş günü olan Cuma yine yağmurlu :) Ama yağmur keyfimizi kaçıramaz çünkü haftanın son iş günü :) Bugünün sanatçısını merak edenler için hemen söyleyeyim. Gidilecek listemde ön sıralarda yer alan Havana'ya ait muhteşem minimalist fotoğraflara sahip Tom Blachford konu olacak bugün yazıma. Gözden kaçan ayrıntıları ve şehrin renklerini yansıtmak istedim fotoğraflarımda demiş Tom. Fotoğrafları ben de hemen Havana'ya gitme isteği uyandırdı doğrusu...








Sanki orada hayat İstanbul'a göre daha yavaş akıyor gibi. Tam da aradığım şey... Mutlu bir haftasonu geçirmenizi diliyorum. Bu arada da diğer Günün Sanatçısı yazılarımı okuyabilir, beni Instagram'dan takip edebilirsiniz. Sevgiler...

14 Ekim 2014 Salı

DRACULA UNTOLD

10 gündür yurtdışında olunca izlenecek filmler birikti tabii. Biz de birden film bombardımanına tutmayalım kendimizi diye bir sıraya koyduk izlenecekleri. İlk sırayı da benim ısrarım sonucu Dracula Untold filmine verdik. Dün akşam 19:00 seansında izleme fırsatı bulduk. Peki filmi nasıl bulduk?
Öncelikle söylemeliyim ki bu film Drakula mitine şu ana kadar hiç rastlanmamış bir açıdan bakıyor. Drakula olarak bahsettiğimiz Vlad Tepeş'in aslında Ortaçağ'da yaşamış bir kahraman olduğunu gösterirken karanlık tarafını da gösteriyor. Filme, bilmeden gidenler için sürpriz olabilecek şey filmin kötü adamının Osmanlı Sultanı 2. Mehmet yani Fatih Sultan Mehmet olması. Açıkcası ben filmde, Osmanlı'yı aşağılayan hiçbir yaklaşım sezmedim ve rahatsız da olmadım. Bana göre de çok acımasız olan devşirme sistemine yönelik ciddi bir eleştiri var filmde.
Çerezlik dediğimiz, zihninizi yormayan, aksiyon dolu bir filme gitmek istiyorsanız eğer bu film gayet uygun. Mısırınızı kolanızı kapın, arkanıza yaslanıp filmin tadını çıkarın... Bu da film müziği olarak bonus olsun :)
 

13 Ekim 2014 Pazartesi

I LOVE INSTAGRAM I HATE MONDAYS *52*

Uzuuun bir ara verdiğimin, blogu biraz yalnız bıraktığımın farkındayım. Eğer şu an bu yazıyı okuyorsanız teşekkür ederim benden umudu kesmediğiniz için :) 10 günlük güzel, uzun ve yorucu bir Londra seyahatinden sonra nihayet geçtiğimiz hafta Çarşamba günü yurda döndüm. Bugüne kadar yorgunluktan ve alışma sürecinden ötürü zaman nasıl geçti anlamadım. Nihayet Pazartesi oldu ve bloguma dönebildim :) En son Instagram yazımda formatı biraz değiştireceğimden bahsetmiştim. Öyle de yapacağım. Artık bu yazıda tek bir fotoğraf değil haftanın özeti gibi yazacağım. Size Londra seyahatimin özetini Instagram fotoğraflarıyla yapayım dedim. Detaylı yazı diğer blogum olan Gidip Görmeli de olacak zaten...
İlk durağımız Londra deyince akla gelen ilk yerlerden London Eye oldu tabii. 1 saatlik, harika bir manzarada güzel zaman geçirdik, bol bol fotoğraf çektik.
İngiltere deyince akla ilk gelen şeylerden olan BBC televizyonunun ilk yayınını yaptığı Alexandra Palace'a gittik, arkasındaki gölde ördekleri besledik, çubuk kraker ile :)
Londra'ya gidip de M&M'e uğramamak olur mu hiç? :)
Fanatik olmasam da FB taraftarıyım ama Arsenal-Galatasaray maçını da 100 İngilizle bir arada izledik :)
Sadece İngiltere için değil tüm Dünya tarihi için öneme sahip Stonehenge'e gitmemek olur mu hiç? Madem oraya kadar gittik Türklüğümü göstereyim dedim hemen tuttum Stonehenge'in kulağından :)
Krallık olur da kale olmaz mı dedik ve Londra'ya 1 saat mesafedeki Windsor'a gidip kaleyi ziyaret ettik. 10 günümüz dolu dolu, huzurlu ve mutlu geçti. Instagram'a yansıması ise böyle :) Beni Instagram üzerinden takip edebilir diğer I Love Instagram I Hate Mondays yazılarımı okuyabilirsiniz. Sevgiler...

10 Ekim 2014 Cuma

GÜNÜN SANATÇISI #32#

Sürüne sürüne işe geldiğim bir Cuma gününden herkese günaydınlar. Umarım sizin gününüz güzel başlamıştır. Bugünün sanatçısı gerçekten gördüğüm andan beri şaşırmaya devam ettiğim biri. Filipinli sanatçı Jordan Mang-osan elindeki mercek ile güneş ışığından faydalanıp tahtayı yakarak yapıyor resimlerini. Buraya kadar normal görünüyor. Evet mercekten yansıyan güneş ışınları tahtayı yakabilir ve bir şeyler çiziktirebilirsiniz böylece. Peki bu kadar ince düşünülmüş ve tasarlanmış resimler nasıl yapılabilir?







Ben gerçekten inanamadım ve  saygı duydum bu yeteneğe. Siz ne düşünüyorsunuz sanatçının tekniği ve resimleri hakkında?