Geçtiğimiz Cuma akşamı muhteşem bir tiyatro oyununa gitmiştik ki yazısı burada. Oyundan geç saatlerde döndük eve ve Cumartesi sabahı da ancak 11 gibi uyanabildik. Uyandığımızda aslında kahvaltıya, Rumeli Hisarına gitmeye karar vermiştik. Kadıköy'den Rumeli Hisarına giden vapur olmadığını öğrenince Beşiktaş'a geçelim, duruma göre belki oradan bineriz diye düşündük. Beşiktaş'tan da Rumeli Hisarına gitmenin tek yolunun otobüs olduğunu öğrenince gitmekten vazgeçtik. Ben daha önce gitmeye fırsat bulamadığım için, Dolmabahçe Sarayını gezmeye karar verdik ama önce harika İstanbul manzarasında güzel bir kahvaltı yaptık.
Yazdan kalma muhteşem bir hava vardı o gün. Sarayın girişindeki cafede kahvaltımızı yapıp gezintiye başladık.
Öncelikle belirtmeliyim ki Dolmabahçe Sarayında müze kart geçersiz. Yerli turistler için giriş 20 TL, öğrenci iseniz 5 TL. Biletlerimizi alıp Saraya doğru ilerledik.
Sarayı bireysel olarak gezmek yasak, bu nedenle Türkçe yada İngilizce rehberli turlara katılmalısınız. Bu rehberli turda zaten fiyata dahil. Biz Türkçe tura daha 20 dakika olduğu için beklemek istemedik ve İngilizce tura katıldık.
İçerisi gerçekten göz kamaştırıcı. Sarayın iki bölümü var Haremlik ve Selamlık olarak. İkisinde de fotoğraf çekmek yasak ama bu postu hazırlayabilmek için gizli gizli 1-2 tane çektim evet suçluyum :) Haremlik kısmı ki zamanında padişahın ailesine ait olan kısımdır, o bölümde Atatürk'ün çalışma odası ve bir dönem kalıp vefat ettiği yatak odası da mevcut. Tüm saray çok etkileyici fakat Atatürk'ün çalışma odası ve son dönemlerde zamanının çoğunu geçirdiği yatak odasını gördüğünüzde daha bir etkileniyor, içinizi yeniden bir hüzün kaplıyor.
Yukarıda gördüğünüz fotoğraftaki yer ise sarayın Muayede salonu ve gördüğünüz kristal şamdan tam 4,5 ton ağırlığında imiş. 1-1,5 saat kadar bir sürede sarayı gezdikten sonra dışarı çıkıp Harem Cafe'de oturduk, dinlenmek ve çay içmek için ama çok tatlı bir misafirimiz vardı :)
Hepimiz oturmuş çaylarımızı içip sohbet ederken bu güzellik çıkıp geldi yanımıza, sakin sakin. Yerli yabancı tüm turistler fotoğraf makinelerine sarıldı tabii hemen :) Daha sonra sarayın bahçesinde gezinmeye başladık, daha önce duymamıştım Sarayın bahçesinde bir de saat müzesi varmış.
Bu müzede çoğunluğu Fransız yapımı olan şaheser niteliğinde saatler var.
Saat müzesini de gezip bitirdikten sonra farkettik ki Sarayın bahçesi çevresindeki büyük duvarlar sayesinde şehrin gürültüsünden karmaşasından o kadar uzak ki. Sanki İstanbulun en işlek semtlerinden birinde değilsiniz... Biz de bu sessizliği ve huzuru biraz daha yaşamak istedik ve saray bahçesindeki yürüyüşümüzle sonlandırdık günü...
Biz bu gezileri her haftasonu yapmayı planlıyoruz. Haftasonuna 3 gün kaldı. Bakalım bu haftasonunda yapacağımız sürpriz gezi nereye? Siz de merak ediyorsanız takipte kalın. Sevgiler...
Çok güzel bir post olmuş.. Ben de kalabalık bir ekiple gelmiştim bahar aylarında ancak o kadar kalabalıktı ki.. Haremlik ve Selamlık'tan sadece birini gezme hakkımız vardı ve bahçedeki saat müzesinden hiç haberimiz bile olmamıştı.
YanıtlaSilBelki yeniden gitme fırsatın olur :)
SilYıllar önce gezmiştim, bir kez daha gezdim sayende, ne hoş oldu:)
YanıtlaSilöğrenciyken sık sık giderdik, okul bitti müzelerde bitti :( Hafta sonu hava güzelse rumeli hisarını tavsiye ederim.
YanıtlaSilBi gün trafiği boşverip gideceğim mutlaka Rumeli hisarına :)
Sil